Özel, burada yaptığı konuşmada, "Alnının terini ovaya damlatan, topraktan fışkıran bereketle çoluğunun çocuğunun geçimini sağlamaya çalışan, haramdan ve yalandan korkan, kalbinde vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisi olan Denizli’nin güzel insanları hepiniz hoş geldiniz. Hepinize merhaba. Bugün komşu kentimdeyim, kendi evimdeyim. Burada çok sevdiğim meslektaşlarım, komşularım vardı önce ve sonra CHP’nin neferleri, emekçileri oldu. Sonra bütün Denizli Özgür Özel’in kardeşi oldu, Özgür Özel onların evladı oldu. Ağabeyi oldu. Hepinizi çok seviyorum. Bugün burada önce birazcık Denizli’yi, Denizli’nin sorunlarını, sonra umudumuzu ve adaylarımızı konuşacağız. Haftaya bugün, Cumartesi seçimin son günüdür. Siyaseten seçim yasaklarının başlayacağı gün yaptığınız miting, söylediğiniz söz akşam haber olmaz. O yüzden siyasette en önemli, en ciddiye almanız gereken mitingi bir önceki Cumartesi günü yaparsanız. Bugün anketlere bakınca, sokağın sesini dinleyince, nasıl bir özlemin, hedeflerin, gelecek güzel günlerin habercilerini görünce bugünü iki yere ayırdım. Memleketim Manisa ve güzel insanların Denizli’sine ayırdım” ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
“7 KİLO BUĞDAY SATIYORSUN, 1 LİTRE MAZOT ALAMIYORSUN”
“Yıllarca Denizli’de beyaz altın, pamuk üretildi ama pamuk üreticisine neler yaptılar biliyorsunuz. Denizli kaliteli ve verimli buğday üretiminin en önemli kentlerinden birisi. Eskiden herkes biliyor ki 1 kilo buğday satınca 1 litre mazot alıyordun. Bugün 7 kilo buğday satıyorsun, 1 litre mazot alamıyorsun. Daha geçen Mayıs ‘Verin oyu bu kardeşinize enflasyon nasıl düşecek, döviz nasıl düşecek, dolar nasıl düşecek, dolayısı ile mazot nasıl düşecek’ diyen birisi önce 4 liralık mazotu 19 lira yapmıştı, o günden bugüne 44 lira yaptı. 44 liralık mazot, ekerken mazot, sürerken, toplarken, satarken mazot. Ne üretirsen üret mazotun litre fiyatı çiftçinin belini büküyor. Bir kilo buğday, bir litre mazot alırken, şimdi 7 kilo buğday satıp 1 litre mazot alamadığımız günler. Daha beterini söyleyeyim, bir kilo buğday satıp bir bardak çay içememek ne demek köylümüz bunun ızdırabını çekiyor. Bir kilo buğday satıyorsun, sana 6-7 lira veriyorlar. Çay içmeye gidiyorsun, bir bardak küçük çay 10 lira olmuş en ucuz olduğu yerde. Biz diyoruz ki çiftçinin mazotu ÖTV ve KDV’siz olmalıdır. Yatlara, kotralara, gezinti teknelerine verilen bu mazot mutlaka üreten emekçi çiftçilere verilmelidir. Bugün ÖTV ve KDV’siz olsa fiyatı 25 lira olur. Çoktur ama 44 liradan iyidir. Bunun için önemli mücadele veriyoruz. 1 Nisan’a kadar çiftçilerin, işçilerin, emeklilerin ve emekçilerin sesi olacağız ama 1 Nisan’dan sonra büyük mitinglerle verilmeyen haklarımızı alana kadar, sesimizi duymayanlar duyana kadar hep birlikte mücadele edeceğiz. Bakın çiftçilerin Tarım Kanunu gereği yüzde 1 destekleme almaları lazım. AB fonlarının yarısını tarım uygulamaları için veriyor. Herkes önemsiyor, kanunumuza göre milli gelirin yüzde 1’i. O yüzde 1, 256 milyar liraya denk gelirken, sadece 85 milyar lira verip, çiftçinin 170 küsur milyar lira parasını çiftçiye vermeyen, adeta kanuna karşı gelip, çiftçinin hakkını başkasına verenlerle karşı karşıyayız. Ben eczacıyım. Kekik, kekik yağı, kekik suyu şu anda dünyada ilaç sanayinin tercih ettiği ürünlerden bir tanesiyken, dünyadaki aromatik ve tıbbı kekik ıslahının yüzde 75’i Türkiye’de yapılıyorken, bu yüzde 75’in de yüzde 90’ı memleketinizde yapılıyorken, kekik üreticisi sorunları ile baş başa bırakılıyor. Ödüllendirmesi gerekirken cezalandırılıyor. Kekik üreticisi destekleneceği yerde köstekleniyor. Kekik üreticisinin bundan sonraki süreçte başında çok büyük sıkıntılar var.”
“CHP’DE MADEN ŞİRKETİNE TESLİM OLACAK BELEDİYE BAŞKANI BULAMAZSINIZ”
“Bunlardan en önemlilerinden biri vahşi madencilik uygulamaları. Denizli dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesi. Pamukkale orada. Bütün dünyanın hayranlık duyduğu, üstüne titrememiz gereken kentte vermişler maden ruhsatlarını, üzerinden uçakla geçtiğinizde içiniz parçalanıyor. Her tepeyi kazmışlar. Vahşi madencilik yapılıyor. Daha İliç’te 9 evladımız, kardeşimiz göçük altındayken, burada vahşi madenciliğe izin veriliyor. Posalar bir yere konuluyor. Üzerine sülfirik asit damlatılıyor. Üzerine arsenik damlatılıyor. Maalesef en vahşi ve sağlığa zararlı yöntemlerle hem sizlerin zehirlenmeniz, hem başta kekik olmak üzere tarım arazileri ortadan kaldırılıyor. Bu madencilikte Acıpayam, Çivril, Tavas ve Kale ilçelerimiz büyük sıkıntı içindedir. Tavas Ovası’nı ortadan kaldıran bu madencilik uygulamalarına yerel yöneticiler ses çıkarmamaktadır. Bir belediye başkanı, kendisine kent emanet edilmiştir. Kentin doğal lideridir. Bir maden şirketi geliyorsa, halkın öyle arkasına saklanmak değil, yanında durmak da değil önüne geçmek ve mücadele etmek gerekmektedir. İşte biz böyle belediye başkanları istiyoruz. Böyle belediye başkanlarını karşınıza aday diye çıkarıyoruz. Oysa AKP’nin, Cumhur İttifakı’nın adayları ve belediye başkanları bu konularda son derece pasif davranan, şirketlerin suyuna giden, birazcık söz söyleyecek olduklarında Ankara’dan gelen telefonla susan kişilerdir. CHP’de ne Ankara’dan gelen telefonla susacak, maden şirketine teslim olacak, onun önünü açacak bir belediye başkanı ne de ona telefon açtıracak bir Genel Başkan bulamazsınız.”
“2 BİN 700 TEKSTİL ATÖLYESİ KAPANDI”
“Her geldiğimde kendisini anarım. Kazım Arslan abimiz. Sizden seçilip gelip Ankara’da Denizli sanayisinin, iş adamlarının, tekstilcilerin mücadelesini verirdi. Tekstil Türkiye açısından en önemli ihraç ürünlerinden bir tanesi. Ancak son 1 yılda, 2 bin 700 tekstil atölyesi kapandı. Tam 200 bin insan işsiz kaldı. Neden, sebebi çok basit. Vatandaş için dolar çok pahalı, dolar arttıkça iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Onun için dolar pahalı ama tekstilcinin dünyada rekabet edebilmesi için bu kur çok ucuz. Öyle olunca dışarıya teklif veriyorlar, işi alamıyorlar. İşi alamayınca bu sefer istihdam sorunu çıkıyor.”
“TAYYİP ERDOĞAN, 11 AYDA 9 KEZ FAİZ ARTIRILDI, HİÇ SESİ ÇIKIYOR MU?”
“Bu duruma bu ülkeyi kim getirdi, anlatayım. Ne zaman ki bu ülke pandemi ve pandemideki can kayıpları ile karşılaştı, bütün dünyadaki gibi Türkiye’de de üretim aksadı, dünyadaki tedarik zincirleri kırıldı, Türkiye’de enflasyon yukarıya çıkmaya başladı. Dünyanın her yerinde oldu. AB’de enflasyonu 2 olanınki, 4-5’e, 3 olanınki 6’ya, ABD’de 4 olan enflasyon 9’a çıktı. Ne yaptılar, ekonomistler, merkez bankaları devreye girdiler, enflasyon 4 ise faizi 5 yaptılar. Para dövize, başka yatırım araçlarına kaçmasın, fiyatlar artmasın, enflasyon azmasın diye. 4 ise 5 yaptılar. Enflasyonu 6 olan faizi 7 yaptı. 9 olan, 10-11’de bastırdı enflasyonu düşürdü. Ama bizim ekonomist, ben bilirim ben diyen birisi enflasyon sebep değil sonuçtur dedi. Esas sebep faizdir dedi, faizi artırmakla enflasyon düşmez aksine faizleri inadına indireceğiz dedi. Yapma dediler, yapma diyene kızdı. Nas ortada dedi. Dine aykırı dedi. Merkez Bankası başkanları olmaz dediler, biz faiz indirirsek enflasyon fırlar. Başta dolar fırlar. Her şey pahalılaşır dediler, hayır indirmezsen seni indiririm dedi, 4 yılda 5 Merkez Bankası başkanı değiştirdi. Ama yaptıklarının sonunda 19 olan faiz önce 17-16-15-11’e indirdi. 15 olan enflasyon 20,25,40,70,90,120 oldu. Yüzde 120 enflasyona geldik ve o noktadan sonra geri dönülemez yerdeydik. Şimdi yeni gelen Merkez Bankası Başkanı ve yeni gelen Bakan o politikalara irrasyonel diyor, yani akıl dışı. Onları terk ettik diyorlar ama iş işten geçti. Şimdi bu ekonomi böyle cebin yırtılması gibi değil. Yırttım, geriye dikince her şey düzelmiyor. Faizi artırıyorlar ama enflasyonu o kadar kolay düşüremiyorlar. Diş macunu tüpten çıktı, geri sokmak çok zor. Öyle olunca faizler başladı, 15-20-25-30-35-45. En nihayetinde faiz oldu, 50. Ne diyordu geçmişte, Nas var, dine aykırı. Bunu bana yaptıramazsınız diyen Tayyip Erdoğan, 11 ayda 9 kez faiz artırıldı, hiç sesi çıkıyor mu? Hani faiz sonuç değil sebepti. Hani sen biliyordun. Hani faiz artırmazdın, hani sana bunu asla yaptıramazlardı. Öldürdün milleti, bitirdin milleti, yüzde 50’ye çıkardın faizi, şimdi oturmuş, hala daha bu milletten oy istiyorsun.”
“UTANMADAN İNÖNÜ VE ATATÜRK’E İKİ AYYAŞ DİYORSUN”
“Bunun çok ahı var. Ecevit buna ülkeyi bıraktığında faiz yüzde 43’tü, enflasyon yüzde 27’ydi. Peki, ne diyordu, bir süre işler iyiye gitti. O zaman önceki hükümetin aldığı kural ve kararları uyguladı. Ben 47 ile aldım faizi, bakın nerelere indirdim. Nereden nereye? Şimdi faiz 50’de. Ecevit’in 43’üne, Allah rahmet eylesin, Karaoğlan’a hasta yatağında dediğini bırakmayan, öldükten sonra dediğini bırakmayan, şimdi o işle sınanıyor. Ecevit’in 43 ile bıraktığı faiz 50, 27 ile bıraktığı enflasyon TÜİK’e göre 68 ama gerçek rakamlar, yüzde 120. Şimdi gelmiş, halen daha konuşuyor. Ecevit’in ahı var, Karaoğlan’ın ahı var. Senden önce görev yapıp, hayatını kaybedenler ile mezarında uğraşıyorsun ya utanmadan İnönü ve Atatürk’e bile iki ayyaş diyorsun ya senin daha çok çekeceğin var.”
“TÜRKİYE’DE KİM HAK ARASA TERÖRİST İLAN EDİLİYOR”
“Şimdi gelelim emeklinin durumuna. Manisa’da Cumhuriyet Meydanı’nı alabildiğine doldurduk, muhteşem bir gün. Tayyip Bey yarısında kalmıştı. Bu yerel seçimde. Devlet Bey üçte birini doldurabilmişti. Bize dediler ki onlarda devlet gücü var. Devlet memurları geliyor. MHP 7 şehirden otobüsle taşıyor, AKP her taraftan taşıyor, şimdi mübarek Ramazan. Manisa’da bir tane İzmir’den, bir tane Denizli’den bir tane Aydın’dan otobüs olmayacak dedim. O meydanı CHP dolduracak, herkes gücümüzü görecek. Hemşerilerim doldurdu. Ölçümlere göre bu sezonun en kalabalık mitingi Manisa’daydı, rekoru kırdınız dedim. Rekoru kırdılar, buraya geldik. Ama bizim rekor bir saat sürdü. Denizli kırdı rekoru. Denizli’yi tebrik ediyorum. Gözün alabildiğine insan dolu. Şimdi biz bu yollara çıktığımızda, mitinglere başladığımızda önemli bir sıkıntıyı görüyorduk. Emekliler perişan durumdaydı ama evlerinde oturuyordular. Sesleri çıkmıyordu. Çünkü örgütlenme hakları yok. Emeklilerin dernekleri var, sendika kuruyorlar, kapatılıyor. Türkiye’de kim hak arasa terörist ilan ediliyor. Çocuğunun, torunun geleceğini düşünenler evlerindeydiler ama büyük çile içindeydiler. Çıktım bir hesap yaptım. Dedim ki AKP geldiğinde 3 Kasım 2002’de en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Yani size hiç ellemese, ilişmese, sizinle uğraşmasa bugün 1,5 asgari ücret 26 bin lira. Ama bugün emekliye 10 bin lira veriliyor. 1,5 asgari ücretin 26 bin lira olması, bugün emekliye 26 bin lira versek, 10 bin liraya göre çok yüksek ve yeterli olmasa da makul sayılabilecek bir maaş olabilir. Peki, satın alma gücü nasıl? 3 Kasım 2002’de en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün 10 bin lira ile sarrafa gittiğinizde 2,5 çeyrek altın alıyorsunuz. Yani o günden bugüne 5,5 çeyrek altın kayıp. Emeklilere dedim ki bir tane çeyrek altını cebine katsan, yolda da yitirsen, eve gidince fark etsen, dönüp koşup aramaz mısın her yerde? Dediler ararız. O zaman dedim gelin hakkınızı birlikte arayalım. Meydanlara gelin dedim. Gelin ki birlikte mücadele edelim. Şimdi bakın meydana emekliler bir el kaldırsın. Şu meydana bir bakın. Şimdi bundan sonrasını Tayyip Bey düşünsün.”
“SABAHIN 4’ÜNDE İNSANLAR UCUZ KIYMA İÇİN KUYRUĞA GİRİYORLAR”
“Tekrarın gücü vardır, ısrarın kudreti vardır. Mücadele etmek için bizde azim, emeklilerde kararlılık vardır. Israr ile talep edeceğiz. Israrla anlatacağız. İlk günlerde diyordu ki hadi canım, Özgür Efendi emeklileri kışkırtıyor, onun peşine kimse takılmaz. Ülke yüzde 4,5 büyümüşken emekliler Özgür Bey’in peşine mi takılacak? Oysa daha 2015’te Kemal Kılıçdaroğlu, emeklilere birer maaş ikramiye dediğinde veremezsin, kimin parasını kime veriyorsun diyordu. 7 Haziran seçimlerini kaybettiler, 1 Kasım’da biz de vereceğiz dediler. 3 sene. 3 Ramazan, 3 Kurban, tam 6 bayram hakkınızı yediler. 2018 seçimleri geldi, biz hatırlattık. Bin lira verdi. Dedik ki birer maaş verecektin, bin lira yeter dedi. Bakın beğenmediğimiz, az bulduğumuz o bin lira 2018 yılında 24 kilo dana kıyma alıyordu. Bugün 3 bin lira verecek, Nisan’ın 4’ünde. O parayı alıp gideceksiniz kasaba, 6 kilo dana kıyma alıyor. 2018’den buraya 6 yılda sadece emekli ikramiyenizden tam 18 kilo kıyma eksilmiş. Allah’tan korksunlar, sabahın 4’ünde insanlar ucuz kıyma için kuyruğa giriyorlar. 500 liralık kıymayı 250 liraya almak için soğukta bekliyorlar ve 1 kilo alabiliyorlar. Kim kime bedava 1 kilo kıyma vermiş. Ama Tayyip Erdoğan emeklinin sofrasında sadece bayram ikramiyesi ile 18 kilo kıymayı almış. Ramazan mübarek gün. Allah oruçlarınızı kabul etsin. İftar var, sahur var, 30 Ramazan. Bayram var. Sofranızdan, dolabınızdan, mutfağınızdan, evladınızın, torununuzun kursağından 18 kilo kıymayı sadece emekli ikramiyesi ile eksilttiler. Bir şey kaybedildiği yerde bulunur. Bir altın kaybetsen yollara düşersin, bak 5,5 altın her ay kaybetmişsin. Bir kilo kıyma için sabah sıraya giriliyor. 18 kilo kaybımız var. Biz bunları nerede kaybettik? Biz bunları bir seçim sandığında kaybettik. Bir şey yitirildiği yerde bulunur. Hakkınızı aramaya, 31 Mart’ta seçim sandığına gitmeye hazır mısınız?”
“SEÇİMDE BİR KERE PARA VERİP, PROMOSYONDAN MAHRUM EDECEK”
“31 Mart’a kadar ben dedim ki emekli kart ver, önce olmaz dedi, sonra çalışıyoruz dediler ve kandırdılar. Şimdi bankaya promosyon verdiriyorlar. Banka promosyonu emeklinin kendi hakkı. Emeklinin yok mu aklı. Hangi banka veriyorsa promosyonu fazla gider ve alır. 8 ila 12 bin lira diyor. Özel bankalar zaten 15 bin lira veriyor. Bir kere aldın mı, 3 yıl almıyorsun. Şimdi 1 Nisan’da erken ödeyin, 5 yıl vermesiniz deyip, seçimde bir kere para verip, sizi kandırıp 5 sene promosyondan mahrum edecek. Öyle imza attırıyor. Ama size şunu söyleyeyim. Bizim karnımız bunlara tok. Siz ne zaman ki hakkınızı aramaya karar verirsiniz, biz ondan emeklinin hakkını söke söke alacağız. Tayyip Erdoğan’ın iki elim yakasındadır. Emekliyi ezdirmem. Allah selamet versin, çıkmış yukarılara saraylara, her şeye para var, emekliye yok. Beşli çeteye var. Saray müteahhidine, yol müteahhidine, yazlık ve kışlık saraya, uçan saraya, yüzen saraya var. Uçağı var, uçan saray, gemisi var, yüzen saray. 1500 odalı saraya para var. Emekliye gelince para yok.”
“KARINCANIN KARDEŞİ VAR. O DA CHP’DİR”
“Şimdi buradan Tayyip Bey’e söylüyoruz. Sen öyle kendini yukarılarda görme kardeşim, emeklileri karınca gibi görüyor. Uçaktan bakınca. Karınca çalışkandır. Bu emekliler ömürleri boyunca karınca gibi çalıştılar. Biriktirdiler, bugünlere geldiler. Sen haksızlık yaptın. 26 bin lira olacak maaşlarını 10 bin liraya indirdin. Enflasyona ezdirmem dedin, TÜİK’e sordun. TÜİK neyin kısaltması, Tayyip’i Üzmeyen İstatistik Kurumu. Tayyip’i üzmüyor, emekliyi üzüyor. Yüzde 120 enflasyonu 64 gösteriyor. Verirken de Tayyip Erdoğan, yüzde 33 zam veriyor. Hayat pahalılaşıyor, sen küçülüyorsun, perişan hale geliyorsun. Bugün Denizli’de ortalama kira 10 bin lira. En ucuz evleri katınca ortalama kira 10 bin lira. Evi olmayan emekli ya sokakta ya girerse bir eve aç ve açıkta. Ne yiyecek yemeği var, ne yakacak kömürü. Ne yakacak ışığı, ne giyecek kıyafeti. Bu hale getirdiler emekliyi. O yüzden karınca gibi olun. Karıncalar gibi yan yana durun. Peşi sıra yürüyün. Miting meydanlarını gelin doldurun. Hakkınızı arayın. Karıncanın kardeşi var. O da CHP’dir.”
“GAZİ MUSTAFA KEMAL’İN PEŞİNDEN YÜRÜYENLERİZ”
“Ama aramızda gençler var. Gençlerden burada olanlar var. Sosyal medyadan dinleyenler var. Diyorlar ki bu ülkede beka sorunu var. Ne demek beka sorunu? Eğer bir ülke yabancılar tarafından işgal edilirse, düzeni bozulursa, ortadan kalkma tehlikesine beka sorunu deniyor. Ülkenin geleceğinin tehdit altında olması. Ama beka sorunu bu ülkede oldu, o günlerde kim ne yaptı hatırlayalım? Neden olduğunu önce söyleyeyim. Bu ülke Fatih Sultan Mehmet döneminde, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yani biri 6 yabancı dil bilir, ilime, fenne, mühendisliğe önem verir, gemileri karadan yürütür, en büyük topları döktürtür, İstanbul’u alır. 6 yabancı dil bilir, yani bilime ve fenne önem verenlerin döneminde yükseldi Osmanlı. Ne zaman bilim ve fen unutuldu, hurafe ve dogmaya geçildi, saraylara kapanıldı, gerçek dışı inançlara sapıldı, o zaman matbaa gelsin dediler. 200 yıl beklettiler. Donanmayı 33 yıl Haliç’e hapsettiler ve o dış güçler dedikleri, bilim ve fen ile çalıştılar. Teknoloji ile çalıştılar. En iyi gemileri, en güçlü silahları yaptılar. Hasta adam dedikleri Osmanlıyı işgale kalkıştılar. Ne oldu, işgal gemileri geldi. Sarayın önüne demir attı. Biz kırmızı halıları serenlerin değil Kartal istimbotunun ucuna dikilip, yaverine ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyen Gazi Mustafa Kemal’in peşinden yürüyenleriz. Sonra ne oldu, Yıldız Sarayı’nın arka iskelesinden atladı birisi, İngiliz zırhlısına bindi ve kaçtı. Oysa bizimkisi Bandırma Vapuru’na bindi, Samsun’a çıktı, Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Beyler çok milli ve kahraman ya. Çok milliyetçi ya. Diyor ki dış güçler, dış güçler. Ben milliyim, bunlar gayri milli. Bu memlekette bir daha beka sorunu olursa, Tayyip Erdoğan çağırınca havaalanına pahalı ciplerle, ayağında en pahalı ayakkabı, üstünde en pahalı kot pantolon, markalı gömleklerle duran kot üstüne perdelik kumaştan kefen çekenler değil bu meydandaki dedeleri Çanakkale’de kefensiz yatanların torunları kurtarır bu memleketi.”
“BU İKTİDARIN KARŞISINA DİMDİK DİKİLECEK OLAN CHP’YE DESTEK VERİN”
“Ama gerçek bir beka sorunu var. O beka sorunu dünyanın gelişmiş ülkelerin, dış güçlerin Türkiye’de hayal kurması beka sorunu değildir. Kuraların sonunu gördük. Ama esas beka sorunu bu ülkenin gençlerinin o dış güçlerin ülkelerinde, dünyanın diğer ülkelerinde hayal kurmasıdır. Türkiye’de 4 gençten 3 tanesi bavulları zihninde toplamış. Bakın bavul toplamanın zor tarafı kafada toplamaktır. Yatağın üstüne attım mı, 15 dakikada toplarsın bavulu. Ama 4 gençten 3 tanesi zihninde bavulları toplamış. Yüzde 75’i diyor ki ‘fırsatını bulursam yurtdışına gider ve orada kalırım.’ İşte 14-28 Mayıs’ta umudu tükenen gençlerimize sesleniyorum. Gençlere şunu söylüyorum. Dünyanın en güzel ülkesindeyiz. Dünyanın en büyük devrimcisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emaneti Türkiye Cumhuriyeti’ndeyiz. Atatürk Cumhuriyet’i bana bırakmadı, emanet etmedi, CHP Genel Başkanlarına emanettir demedi. Milletvekillerine emanet etmedi. Atatürk, Cumhuriyet’i kendi askerdi, askerlere, genelkurmay başkanlarına da emanet etmedi. Atatürk Cumhuriyeti siz Türk gençlerine, sizlere emanet etti. Size söz veriyoruz, gençler sandıklara gelin. 31 Mart’ta sandığa gelin, sakın küsmeyin. Uzak durmayın. Bu sizin festivallerinizi yasaklayan, konserlerinizi yasaklayan, eskiden 300 lira olan öğrenci kredisini 2 bin lira yaptım deyip, eskiden 500 simit alan krediyi 200 simide indiren, hayallerinizi ve umutlarınızı kıran, ne giyeceğinize, ne yiyeceğinize, ne içeceğinize karışanlara inat gelin 31 Mart’ta muhalefete, 31 Mart’ta bu iktidarın karşısına dimdik dikilecek olan CHP’ye destek verin. Size söz veriyoruz. Başınızı öne eğdirmeyeceğiz. Sizi bu ülkeden göndertmeyeceğiz. Bu ülkeyi yeniden Atatürk’ün size emanet ettiği o güzel ülkeye hep beraber sahip çıkacağız. Hep beraber olacağız. Bu meydandan Türkiye’de yaşayan, Türkiye’nin 81 ilinde yaşayan bütün gençlere umut alkışı istiyorum. Bu alkış Türkiye’nin gençlerinedir, umudunuzu yitirmeyin, bu ülkede güzel günler göreceğiz, hep birlikte çok mutlu olacağız. Göreceksiniz bu ülke istediğiniz, özlediğiniz gibi bir ülke olacak. Sizi üzenlere, kıranlara, sizi kızdıranlara ve yıldıranlara inat. Gençler size inanıyoruz, size güveniyoruz. Hepinizi çok seviyoruz.”
“DENİZLİ’NİN KAPTANI, DENİZLİSPOR’U ŞAMPİYON YAPACAK”
“Denizlispor öyle bir takım ki, ben Denizlispor’u çocuktum Avrupa kupalarında izledim. Türkiye kupasında izledim. Türkiye’nin en büyük takımlarını teker teker dize getirdi izledim. Şimdi Denizlispor bazı beceriksizlerin elinde Allah muhafaza amatör lige kadar düşecekmiş. Yahu Denizlispor’un sahip çıkanı yok mu, var geliyor. Denizlispor’a sahip çıkacak olan, Denizlispor’u eski günlerine, Denizli’yi eski günlerine kavuşturacak olan Nuri Çavuşoğlu geliyor. Denizli’nin evladı şurada yetişti. Sağlık lisesine gitti, mezun oldu, sağlık memuru oldu. Gitti işe başladı, o da bilirdi oturmayı, akşamları kahvede gidip okey oynamayı. Oturdu, çalıştı. Üniversiteyi kazandı. Karpuz tezgâhından sağlık memurluğuna, sağlık memurluğundan avukatlığa yükseldi. Partimizde her göreve geldi, en son il başkamız oldu. Biz değişim ve dönüşüm sürecindeyken en sağlam yol arkadaşımız oldu. Şimdi geldi önce parti meclisi üyemiz oldu. Ama çok fazla Ankara’da duramadı. Denizli’yi çok istedi ve özledi. Size yolladık. 1 Nisan’da Denizli Büyükşehir Belediye Başkanınız. Nuri Çavuşoğlu’na güveniyor musunuz? Nuri Çavuşoğlu’nu 1 Nisan günü Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı yapmaya var mıyız? Harikasınız. Bu takımın kaptanı, Denizli’nin kaptanı, Denizlispor’u da şampiyon yapacak, Denizli’yi de şampiyon yapacak. Eğer Nuri Çavuşoğlu Denizli Belediyesini kazanırsa. Horzum Başkan’a bir sözüm var. O motora binmeyi seviyormuş, ona bir motor hediye edeceğim kendi cebimden. Kırmızı bir motor alacağım, ona hediye getireceğim, ilden bineceğiz Denizli Belediyesi’ne kadar kırmızı motorla gideceğiz. Söz veriyorum size.”
“DOĞRU POLİTİKALAR UYGULAYARAK SIĞINMACI SORUNUNU ÇÖZECEĞİZ”
“CHP’nin belediye başkanları insana insan olarak değer veren, kente kent olarak değer veren, yeni sığınmacılara insan olarak sahip çıkan ama göçmen sorununa, göçmenin şahsına değil göçmen sorunun yaratan politikacılara itiraz edip çözüm bulan partidir. CHP yıllardır Suriye ile kavga etmeyin, komşuların içişlerine karışmayın, devlet bütünlüğünü bozmayın, devlet dışı unsurlarla muhatap olmayın derken, birileri oraları karıştırdı. Şimdi bütün Türkiye’de 5 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacı var. Bu sorunların tamamını çözeceğiz ama birileri gibi öyle bir kenardan oturup, Suriyeli düşmanlığı ile küfrederek, oy toplamaya çalışan birileri gibi değil. Kentlerde, ülkede doğru politikaları uygulayarak, Denizli’yi Denizlili gençlerin çalışabilecekleri, kazanabilecekleri, üretebilecekleri bir kent haline getirerek, Denizli’yi hak ettiği noktaya Nuri Çavuşoğlu getirecek, ona güveniyor ve inanıyoruz.”
“HAKKINIZI ALANA KADAR ÖZGÜR ABİNİZ YANINIZDA”
“Ayrıca atanamayan öğretmen lafına itiraz ediyorum. Öğretmen çocuğuyum, eskiden 80 bin öğretmen vardı. Niye atamıyorsun diyordu Tayyip Bey, şimdi 1 milyon yaptı o rakamı. Ne kusuru varmış atanamıyormuş. Çalışmış, kazanmış, okumuş, bitirmiş. Buradan öğretmenlere, mülakatsız ilk başta 80 bin atama, sonra köylerdeki öğretmensiz okul, öğrencisiz öğretmen kalmayana kadar atama, atama, atama istiyoruz. Çocuk yaşında çıraklık okuluna gitmiş. Gencecik yaşında staja gitmiş. Sigortası ödenmiş ama sigorta başlangıç tarihine kabul etmiyorlar. EYT çıkıyor, emekli etmiyorlar. İş ver diyorlar, iş bulmuyorlar. Emekli olayım deyince gençsin, günün dolmadı diyorlar. Staj mağdurları, çıraklık mağdurları ve Bağ-Kur’un 9 bin gün mağdurları. Verilen sözleri takip ediyorum. Hakkınızı alana kadar, siz ilk maaşı çekene kadar Özgür Abiniz yanınızda. Söz veriyorum.”
“GELİN 31 MART’TA SANDIKTA VİCDANIN İTTİFAKINI YAPALIM”
“Buradan bir tek şeyi hatırlatmak isterim. Geçen seçim benim ilim Manisa’da ve Gülizar Başkan’ın ili Denizli’de. Biz ikimiz birden MYK’daydık. Dediler ki size fedakârlık düşer. Dediler ki illerinizi İYİ Parti’ye veriyoruz. Yapmayın, etmeyin dedik. Bir yandan da şunu gördük. Bütün Türkiye’de bir ittifak yapılacak. Elbette ateş düştüğü yeri yakacak. Gülizar Başkan da ben de ağladım. Yapmayın ve etmeyin dedik. Bağrımıza taş bastık. Kendi memleketimde 3’te 3 güneşe bastım. Bakın partinin Genel Başkanıyım. Geçen seçim Manisa’da 3 kere güneşe, İYİ Parti’ye bastım. Başkan büyükşehirde İYİ Parti’ye verildi, İYİ Parti’nin olduğu ilçelerde 3 kere, olmadığı ilçelerde İYİ Parti’ye oy attı. Şimdi öyle açık ve net söylüyorum. Anketler şunu gösteriyor. Eski ittifak ortaklarımız CHP’ye oy verirlerse CHP kesin kazanıyor. Ama başka partiye oy verirlerse verdikleri parti değil AKP kazanıyor. Onun için samimiyetle şunu söylüyorum. Bundan sonra başka partiye oy verirseniz belediye AKP belediyesi olur. CHP’ye oy verirseniz, belediye sizin de belediyeniz olur, iyi insanların belediyesi olur. Milliyetçi demokratların, muhafazakar demokratların belediyesi olur. Nuri Başkan kimseyi ayırmaz. İYİ Partili, MHP’li, AKP’li, CHP’li, Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkes’i belediyemizin kapıları ardına kadar açık, hepsi sizin belediyeniz olur. İyi insanlara, yakasında, gönlünde, gözünde güneş açanlara sesleniyorum. Gelin 31 Mart’ta sandıkta vicdanın ittifakını yapalım. Ankara’da siyasetin ittifakını yapamadık.”
“SANDIKTA BİRLEŞELİM, AKP’Yİ GÖNDERELİM”
“Biliyorsunuz AKP’nin ittifakından Yeniden Refah ayrıldı, düne kadar methettiğine küfrediyor Tayyip Bey. İp cambazı, diyor. Necmettin Erbakan’ın oğluna diyor. Zübük, şantajcı, pazarlıkçı diyor. Ben ne diyorum, bizden de ayrılanlar var. Canları sağ olsun, eski dosttan düşman olmaz, gün gelir yeniden birlikte oluruz diyorum. Buradan bütün iyi insanlara sesleniyorum, sandıkta birleşelim. AKP’yi gönderelim. Tek talebim ve tek isteğimdir. Bu ittifakın adı Denizli ittifakıdır, renkleri yeşil ve siyahtır. Türkiye’deki ittifakımızın adı, Cumhur İttifakı’na karşı, korku ittifakına karşı umudun ittifakıdır, adı Türkiye İttifakı’dır. Türkiye İttifakı Milli Takım gol atınca ayağa kalkan herkestir, Türkiye İttifakı Filenin Sultanları dünya şampiyonu olunca onlarla birlikte gözyaşı döken, İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkan herkestir. Türkiye İttifakı gücünü milletinden, renklerini ay yıldızlı al bayraktan alır. Şimdi onu söyleyelim. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Nuri Başkan kazanacak, Denizli kazanacak. Türkiye İttifakı kazanacak, Türkiye kazanacak. Türkiye’yi, Denizli’yi seviyoruz. Her birinizi ayrı ayrı seviyorum. Emeklileri, köylüleri, çiftçileri, esnafları, hepinizi seviyorum. İyi ki varsınız. Nuri Başkanı, adaylarımızı size, sizi de Allah’a emanet ediyorum.”