Bir babayı, BABALAR GÜNÜ’ne sığdırabilmek

BABA pek çok kişinin ruhunda farklı yansımalar oluşturabilecek bir kelime. Belki de dünyanın en eski hislerinden biri. Tarih zaman zaman tahtını evladından çok seven babalara ev sahipliği yapsa da ezici çoğunluk, çocuklarını kendinden çok sevenlerden oluşur. Herkes bu dünya sahnesine bebek olarak iner. Eğer şanslı çocuklardan biri iseniz,  dünyayı babanız ile tanır, onu kendinize rol model seçersiniz. Hatta bazen babalar da, çocukları ile büyür ve olgunlaşır. BABA kelimesi o kadar yüceltici bir kelimedir ki,  bazen devlete ’’DEVLET BABA’’ demeyi tercih ederiz.
Mafya Babası gibi tabirlerin babalık kelimesini kirletmesi, Kapitalizmin babaları, üzerlerinden para kazanılması gereken bir meta olarak görmesi,   gelir adaletsizliğinin pençesinde kıvranan babaların çocuklarının karnını zor doyuracak hale gelmesi, günümüz dünyasında babalığın VEBA’sı haline dönüşmüştür.   Tüm bunlar yetmezmiş gibi bireyselciliğin kutsanması,  babalar ile evlatlar arasına duvar örse de, bizler kendi dünyalarında kaybolmuş yığınlara dönüşüp, onları bir güne sığdırma yarışına girmeyelim.
Dünyanın en hiddetli babalarından biri olan Aslan bile ihtiyacından fazlasını avlamaz iken, bazı babaların gözünün doymayışı da inkâr edilemeyecek bir gerçektir.  Haksız kazancı, gelir adaletsizliğinden yararlanmayı marifet sayanlar olduğu gibi, kendini ailesine, evladına, bulunduğu topluma adayan babalar da vardır. Yani sevginin de, baba olmanın da, çocuk olmanın da, altını insanoğlu olarak biz doldururuz. Bireysel olarak baktığımızda biz neysek, bizden olan da odur.  Bireysellikten çıkıp büyük resme bakacak olursak, toplumun kalitesi ne kadar yüksekse, o toplumun gelecek nesillerinin,  kısaca her şeyinin kalitesi o kadar yüksek olur. 
Kapitalizmi, sistemi eleştirmişken, lafa gelince Hz. Ömer, icraata gelince Turist Ömer olan bazı evlatlara da birkaç kelam etmeden olmaz. Çocuk yurdunda ranzasına BABA diye yazanlar, daha küçükken babasını kaybetmiş, onun özlemiyle yanıp tutuşan evlatlar olduğu gibi, babasının kıymetini bilmeyen, onu kendisine yük gören evlatlarda vardır. Kimisi ölen babasını hayalinde yaşatır, kimisi ise bir poşet gibi huzurevine bırakır.
Günümüzde teknoloji ateşimizi, kalp atış hızımızı ve pek çok şeyimizi ölçmeyi başarsa da, henüz insanlığımızı ölçmeyi başaramadı. Tüm bunların ışığında, yapay zekânın geleceği şekillendirdiği bir gelecekte,  umarım yapay duygularımız olmaz.