“Türkiye, Uzmanlar Tarafından 'Enerjinin İpek Yolu' Olarak İsimlendiriliyor”
22. Dünya Petrol Kongresi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolu, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçiyor. Bununla birlikte küresel çatışmaların merkezinde yer alan enerji kaynakları ve yolları üzerinde hâkimiyet kurma çabalarının, çoğu zaman iç çatışmalar, darbeler ve işgallerle sonuçlandığını görüyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına petrol sektörünün olimpiyatları olarak da bilinen bu etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek başladı.
“GÜÇLÜ ÜLKE OLMANIN YOLU, ENERJİ KAYNAKLARI ÜZERİNDE SÖZ SAHİBİ OLMAKTAN GEÇİYOR”
“Enerji Geleceğimize Köprüler” temasıyla düzenlenen bu kongrenin, enerji alanında küresel düzeyde bir iş birliğinin derinleştirilmesine katkı sağlamasını dileğinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolunun, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçtiğinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel çatışmaların merkezinde yer alan enerji kaynaklarının ve yolları üzerinde hâkimiyet kurma çabalarının, çoğu zaman iç çatışmalarla, darbelerle ve işgallerle sonuçlandığını gördüklerini kaydetti.
Var olduğu coğrafyalarda zenginliğin ve refahın kaynağı olması gereken petrol ve doğal gazın, daha çok savaş, kan ve gözyaşıyla birlikte anmak zorunda kaldıklarını sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak bu kaynakların insanlığın huzur ve refahına katkı sağlayacak şekilde kullanılması gerektiğini savunduklarını vurguladı.
“TÜRKİYE, ENERJİ ÜRETİCİLERİ VE TÜKETİCİLERİ ARASINDA DOĞAL KÖPRÜ KONUMUNDA”
Türkiye’nin, jeopolitik konumu gereği, büyük enerji üreticileriyle tüketicileri arasında doğal bir köprü durumunda olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enerji hinterlandının merkezinde yer almamız yanında, siyasi istikrarımız ve ekonomik gelişmişliğimizle, uluslararası enerji arenasında hatırı sayılır bir aktör konumundayız. Son dönemde yapımı devam eden ve inşası planlanan yeni petrol ve doğal gaz boru hatları, Türkiye’nin enerji koridoru ve terminali rolünü pekiştirecektir. Azerbaycan petrolünün Akdeniz’e ulaşmasını sağlayan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi ile yine Azerbaycan doğal gazının ülkemize ve Avrupa’ya sevkini mümkün kılan Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı Projesini başarıyla tamamladık” dedi.
“TANAP ÜZERİNDEN, TÜRKİYE’YE 6, AVRUPA’YA 10 MİLYAR METREKÜP GAZ SEVK EDİLECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemdeki yeni projeler arasında ilk önceliklerinin Güney Gaz Koridoru olduğunu belirterek, Güney Gaz Koridorunun ana unsuru olan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) üzerinden, ilk aşamada Türkiye’ye 6 milyar metreküp, Avrupa’ya 10 milyar metreküp gaz sevk edileceğini anımsattı.
Hattın önümüzdeki yılın ortasında faaliyete geçmesiyle, Azerbaycan yanında Hazar ve ileride Orta Doğu bölgesinden de Türkiye’ye ve Avrupa’ya gaz taşınmasının önünün açılacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu hattın devamı niteliğindeki Trans-Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı TAP’ın da, planlandığı şekilde tamamlanarak, inşallah 2020 yılında devreye girmesini bekliyoruz. Bu konuda, gerek dostum Sayın Aliyev’in, gerek Güney Gaz Koridorunda yer alacak diğer ülkelerin ve şirketlerin kararlılıklarının tam olduğunu memnuniyetle görüyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka önemli projenin de, dünyanın en önemli gaz tedarikçilerinden Rusya Federasyonu’yla yürütülen Türk Akımı Projesi olduğunu belirterek, ilgili tüm tarafların ‘kazan-kazan’ anlayışıyla hareket etmesi hâlinde, Doğu Akdeniz ve Irak doğal gazı başta olmak üzere, yeni projeleri değerlendirmeye de hazırız olduklarına dikkat çekti.
“ENERJİNİN, BARIŞ VE REFAH KAYNAĞI HÂLİNE DÖNÜŞMESİ İÇİN GAYRET GÖSTERİYORUZ”
Tüm bu çalışmaların sayesinde, medeniyetlerin buluşma noktası olan Türkiye’nin, artık enerji uzmanları tarafından “Enerjinin İpek Yolu” olarak isimlendirildiğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ülkemiz sahip olduğu imkânlarla, enerjinin yıkım, gerginlik ve ihtilaf değil, barış ve refah kaynağı hâline dönüşmesi için gayret gösteriyor. Bu kongreyi, ülkemizin enerjiye bakışını küresel düzeyde ifade etmesine vesile olması bakımından, ayrıca önemli görüyorum.”
Küresel ekonomilerin artan büyüme ivmesinin, hızlı kentleşme ve nüfus artışına paralel olarak, küresel enerji ihtiyacının 2050 yılına gelindiğinde günümüzün yaklaşık iki katı olması beklendiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ihtiyacın karşılanması için son dönemde atılan adımların, enerjide dengelerin büyük oranda değişmesine yol açtığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni teknolojilerin ortaya çıkışı ve sürekli artan inovasyon yatırımlarının, daha önce ulaşılamayan alanlarda üretimi mümkün hâle getirdiğini belirtti.
“ENERJİ TALEP ARTIŞINDA OECD’DE İLK, DÜNYADA İSE ÇİN'İN ARDINDAN İKİNCİ SIRADA YER ALIYORUZ”
Yeni enerji kaynaklarının keşfi, daha önce net ithalatçı olan kimi ülkelerin enerji ihracatçısına dönüşmelerini sağladığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Amerika Birleşik Devletleri’nin başlattığı kaya gazı devrimi ve sıvılaştırılmış doğal gazın giderek ön plana çıkması gibi gelişmeler, enerji politikalarının gözden geçirilmesini zorunlu kıldı. Bunun yanında, ekonomik büyümeye paralel olarak enerji talebi de, batıdan doğuya kaymaya başladı. Çin, Hindistan, Afrika, Orta Doğu ve Güneydoğu Asya ekonomileri, gösterdikleri büyüme ve kalkınma performansına paralel olarak, enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye yöneldiler. Özellikle Türkiye gibi enerjide yüksek oranda dışa bağımlı ülkelerin ihtiyaçlarını ekonomik ve güvenli bir şekilde karşılayabilmeleri, sürdürülebilir büyüme için kritik öneme sahiptir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin bugün enerji talep artışında OECD ülkeleri arasında ilk sırada, dünyada ise Çin’in ardından ikinci sırada yer aldığını kaydetti.
“TÜRKİYE’DEKİ BÜYÜMENİN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMASI İÇİN, ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIN AZALTILMASI GEREKİYOR”
Türkiye’nin buna karşılık, sınırlı hidrokarbon kaynakları nedeniyle, petrol ve doğal gazda dışa bağımlı bir ülke olduğunu da dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son 10 yılda, enerji ve maden ithalatına yıllık ortalama 55 milyar dolar ödemiş olmamız, bağımlılığımızın düzeyini göstermeye yetecektir. Dünyadaki petrol ve doğal gaz fiyatlarının son yıllarda düşmesi, elbette ülkemizin enerji ithalat kaleminde gerilemeye yol açmıştır. Ancak, uzun dönemli enerji politikalarımızın çerçevesini, doğrudan kontrol edemediğimiz bu tür konjonktürel gelişmelere göre çizemeyeceğimiz bir gerçektir. Türkiye’deki büyümenin sürdürülebilir olması için, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli kaynakların en üst düzeyde kullanılması gerekiyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde 2 kat artacak olan enerji talebini karşılayabilmemizin yolu, 2023 yılına kadar ilave 50 bin Megavat kurulu ek gücü sisteme dâhil etmemizden geçiyor. Bu talebin karşılanması için 6 ana başlık altında politikalar geliştiriyoruz. İlk olarak yerli enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasını hedefliyoruz. Bunu, yenilenebilir enerji ve nükleer başta olmak üzere, ulusal enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi çalışmaları izliyor. Enerji verimliliğinin teşvik edilmesi, daima vazgeçilmez bir önceliğimiz olmayı sürdürecektir. Kaynak ülke ve güzergâh çeşitliliğinin artırılması konusunda önemli adımlar atıyoruz. Karadeniz ve Akdeniz’in, hem transit konumları, hem de barındırdıkları potansiyeller bakımından, geleceğin enerji politikalarında sahip oldukları önemin gayet iyi farkındayız” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son olarak, diğer alanlarla birlikte enerjide uluslararası yatırımların teşviki üzerinde hassasiyetle durduklarına dikkat çekti. Bu çerçevede, yatırımcıların önünü açacak şeffaf, öngörülebilir ve hedef odaklı bir strateji geliştirdiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece, hem enerji, hem de maden yatırımlarında önemli bir atılım dönemini başlattıklarını vurguladı.
“RÜZGÂR ENERJİSİ ALANINDA DA ATILIM İÇİNDEYİZ”
Son bir yılda Türkiye’de enerji sektöründe 6 milyar dolar yatırım yapıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu yatırımlar sayesinde, güneş enerjisinden hidroelektrik enerjisine, rüzgâr enerjisinden jeotermal enerjiye, biyokütleden termik santrallere kadar 6 bin 500 Megavat kurulu gücü hizmete aldık. Elektrik enerjisindeki doğal gazın payını yüzde 10 azaltarak, ithal doğal gazın dış ticaretimiz üzerindeki baskısını hafiflettik. Yerli kaynaklardan elektrik üretimi, rekor bir artışla yüzde 49,3’e ulaştı. Yerli kömürün elektrik üretimindeki payını da, yüzde 23’e çıkardık. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde yüzde 31’lik artışla, Avrupa başta olma üzere birçok ülkeyi geride bıraktık. Türkiye bugün yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi noktasında yüzde 30’lara varan oranla Avrupa’nın pek çok ülkesinin ilerisindedir. Yenilenebilir enerjinin yanında, yerli kömürün yeni nesil, doğa dostu, ileri teknolojiye sahip santrallerle ekonomiye kazandırılması için çalışıyoruz. 1000 megavatlık kapasiteye sahip olacak Konya-Karapınar güneş enerji santrali projesi bu kararlılığımızın en son örneklerinden biridir. Rüzgâr enerjisi alanında da benzer bir atılım içindeyiz. Bugün hâlen dünyanın en fazla kullanılan enerji kaynağı olan kömürü, yüksek teknoloji sayesinde çevreye zarar vermeden milletimizin hizmetine sunmakta kararlıyız.”
“ÜÇÜNCÜ BİR NÜKLEER GÜÇ SANTRALİ PROJESİYLE İLGİLİ ARAYIŞLARA ŞİMDİDEN BAŞLADIK”
“Nükleer enerji konusunda da adımlarımızı hızlandırmaya başladık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Akkuyu ve Sinop Nükleer Güç Santrallerinin devreye girmesiyle, enerji ihtiyacımızın en az yüzde 10’luk kısmını buradan karşılayacağız. Rusya’yla birlikte yürüttüğümüz Akkuyu Projesini, millî sermayemizi de katarak çok daha güçlendirdik. Sinop Projesinde de inşaata en kısa sürede başlamak istiyoruz. Hatta üçüncü bir Nükleer Güç Santrali Projesiyle ilgili arayışlara şimdiden başlamış bulunuyoruz. Nükleer teknolojiden, elektrik üretimi yanında, ar-ge, inovasyon ve ürün geliştirme sayesinde, sanayi, tarım, uydu, haberleşme ve uzay çalışmaları gibi alanlarda da faydalanacağız. Arz güvenliğine kalıcı bir çözüm getirmek amacıyla, yıllık doğal gaz tüketiminin en az yüzde 20’sini depolayacak bir sistem kuruyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemde hayata geçirecekleri en göz alıcı yeniliklerden birisinin de enerji teknolojilerinin üretiminde yerlileştirme oranını artırmak olduğunu belirterek, Türkiye’yi bu alanda yüksek katma değerli teknolojilerin üretildiği bir enerji üssü hâline getirmekte kararlı olduklarının altını çizdi.
“TÜRKİYE, ULUSLARARASI YATIRIMCILAR İÇİN CAZİP BİR ÜLKE”
Denizlerdeki hidrokarbon potansiyelinin araştırılması için denize indirilen sismik araştırma gemisi Oruç Reis’in, yüzde 90’ı aşan yerlilik oranıyla inşa edildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız tarafından geçtiğimiz Nisan ayında ‘Millî Enerji ve Maden Politikası Strateji Belgesi’ni kamuoyuyla paylaştık. Bu belgede, güvenli ve sürekli enerji arzı sağlamanın yanı sıra, cari açığın azaltılması, enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve istihdam artışı gibi pek çok konuda, yol haritalarımız belirlenmiştir. Tüm bu çalışmalarla amacımız, elektrik üretiminin en az 3’te 2’sini yerli kaynaklarla karşılamaktır” diye konuştu.
Türkiye’nin yakaladığı siyasi istikrar ve güçlü ekonomik altyapısı sayesinde, enerjide ve diğer tüm alanlarda, uzun dönemli programlarını hayata geçirdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, adil rekabet ortamı, yatırımları kolaylaştıran teşvik sistemi, gelişmiş ulaşım ağı, pazarlara kolay erişimi, siyasi istikrarı, güçlü ekonomisi ve eğitimli insan kaynağıyla Türkiye’nin, uluslararası yatırımcılar için cazip bir ülke olduğunu vurguladı.
“KÖRFEZ BÖLGESİNDE YAŞANAN GERİLİMİN BİR AN EVVEL GİDERİLMESİNİ İSTİYORUZ”
Türkiye’yi küresel enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak, tüm tarafların faydasına sonuçlar doğuracak enerji projelerinin doğal partneri olarak gördüklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün hâlâ enerjiye ulaşamayan yüzlerce milyon insanın mağduriyeti, enerjiye erişimin yaygınlaştırılması konusunda yapılacak iş birliklerini daha da önemli hâle getiriyor. Yine aynı anlayışla, hidrokarbon kaynakları bakımından son derece zengin olan bölgemizin güvenlik, istikrar ve huzurunun devamına büyük ehemmiyet veriyoruz. Bu bakımdan, Körfez bölgesinde yaşanan gerilimin bir an evvel giderilmesini istiyoruz. Katar’la ilgili gerginliğin ivedilikle aşılabilmesi için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Artık bölgede krizler istemiyoruz. Bunları biran önce aşalım istiyoruz. Diyalog en ideal çözüm yoludur diyoruz. Tüm tarafların meseleye sağduyuyla ve gerçekçi bir yaklaşımla bakarak, diyalog kanallarını açık tutmaları gerekiyor. Dünyanın ve bölgemizin yeni krizlere ve çatışmalara değil; huzura, iş birliğine, birlik ve beraberliğe ihtiyacı var” dedi.
SURİYE’DE SİYASİ ÇÖZÜM VE ATEŞKES SÜRECİ
Libya, Suriye, Irak, Ukrayna ve Yemen’deki krizlerin, enerji güvenliği için ciddi tehditler oluşturduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de siyasi çözümün müzakere edilebilmesi için öncelikle sahadaki şartların düzeltilmesi gerektiğini belirterek, “Bu amaçla gerek Cenevre sürecinde, gerek Astana toplantılarında aktif rol oynadık, oynuyoruz. Astana toplantılarıyla ateşkesin güçlendirilmesi yönünde kayda değer ilerleme sağlandı, Cenevre sürecinde de belli bir ivme yakalandığını görüyoruz. Amerika ve Rusya’nın Almanya’daki G20 toplantısında vardıkları netice, mutabakat, bu olumlu sürecin devamı niteliğindedir” dedi.
“ŞU ANDA HARABE BİR MUSUL VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: “Irak’ta ise DEAŞ’la mücadelenin sonuna yaklaşıldığı, dün yapılan açıklamayla Musul’da artık neticeye varıldığı haberi gerçekten bizler için de bir mutluluk vesilesidir. Ancak, Musul’un geldiği noktada da tabi çok önemli, şu anda harabe bir Musul var, bu harabe Musul’un yeniden Musul halkına kazandırılmasının maliyetini acaba kimler karşılayacak? Bu dönemde ülkenin toprak bütünlüğünü gözetmenin önemi giderek artıyor. Irak toplumunun dışlanmış kesimlerinin siyasi ve iktisadi sisteme tekrar dâhil edilmeleri, kalıcı barışın olmazsa olmaz şartıdır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bağımsızlık referandumu gibi tek taraflı girişimlerden kaçınılması, millî güçlerin etkilerinin azaltılması ve PKK terör örgütünün varlığına son verilmesi gibi hususların da, bu ülkenin geleceğinde belirleyici olacağını ifade etti.
Yeterince sıkıntıyla boğuşan Irak’ın başına yeni sorunlar açacak her adımın, istikrarsızlığı körüklemekten başka işe yaramayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası toplumun, bu konulardaki görüşlerini Irak’taki taraflara yüksek sesle ifade etmesinin yerinde olacağını dile getirdi.
“ENERJİ KAYNAKLARININ GÜVENLİĞİ, TERÖR ÖRGÜTLERİNİN TASFİYESİNE BAĞLI”
Küresel problemlerin çözümünde dünyanın önde gelen liderlerini, uzmanlarını ve kanaat önderlerini bir araya getiren İstanbul’un, bugün de petrol ve doğal gaz sektörünün önde gelen isimlerini ağırladığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada ele alınacak konuların, küresel ölçekte enerji iş birliğinin gelişmesine katkıda bulunacağına, farklı çıkarlara sahip katılımcıları ortak bir zeminde birleştireceğine inandığını dile getirdi.
Türkiye’nin, Avrasya enerji aksının önemli oyuncularından birisi olduğunun bilinciyle, bölgesel enerji arz güvenliğinin sağlanması için her türlü gayreti gösterdiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Enerji hinterlandındaki terör örgütlerinin yol açtığı kaos ve karmaşa, ülkelerimiz arasındaki iş birliğini zorunlu kılıyor. Enerji kaynaklarının güvenliği terör örgütlerinin tasfiyesine bağlıdır. Türkiye olarak biz terörle mücadelede çok büyük bedeller ödedik. Bizim verdiğimiz mücadele, kendi millî güvenliğimiz yanında, dünyanın enerji güvenliğini de çok yakından ilgilendiriyor. Hiç kimse Türkiye’nin çevresinde olup bitenler karşısında tepkisiz kalmasını, kendisine yönelik saldırıları karşılıksız bırakmasını beklemesin. Ülkemizin ve milletimizin güvenliği konusunda, sınırlarımız içinde ve dışında ne yapmamız gerekiyorsa, kimseden izin almadan yapmakta kararlıyız. Bununda bilinmesini istiyoruz. Müttefiklerimiz başta olmak üzere, diğer devletlerden beklentimiz, terör örgütleri yerine bizim yanımızda yer almalarıdır” şeklinde konuştu.
“DOĞU AKDENİZ’DE BÜYÜK BİR FIRSAT KAÇIRILDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Enerji güvenliğinden bahsederken, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere de kısaca değinmekte fayda var. Doğu Akdeniz’de geçtiğimiz hafta maalesef büyük bir fırsat kaçırıldı. Bizim ve Kıbrıs Türk tarafının tüm yapıcı yaklaşımına rağmen, Rum tarafının olumsuz tavrı sebebiyle adadaki anlaşmazlıkların bir kez daha çözümsüz kalmasından üzüntü duyuyoruz. Tarafların tutumları böylesine açıkça ortadayken, kimi enerji şirketlerinin Rum Kesiminin atmakta olduğu sorumsuzca adımların bir parçası olmaları kesinlikle anlayışla karşılanamaz.”
“HİDROKARBON KAYNAKLARI ADADAKİ TÜM TARAFLARA AİT OLMALI”
“Adaletin, hakkaniyetin ve uluslararası hukukun gereği, hidrokarbon kaynaklarının adadaki tüm taraflara ait olmasını gerektiriyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Kıbrıs’taki gelişmelere taraf olan herkesten beklentimiz, bölgede yeni gerginliklere yol açabilecek adımlardan kaçınmalarıdır. Aksi takdirde kendilerine, sadece bölgede değil, her yerde ve her alanda Türkiye gibi bir dostu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabileceklerini hatırlatmak isteriz. Bu düşüncelerle, ‘Enerji Geleceğimize Köprüler’ temasıyla düzenlenen bu kongrenin, asırlardır kültürleri, medeniyetleri, kıtaları birleştiren İstanbul’un enerji alanında üstlendiği misyonun da sembolü olduğuna inanıyorum. Kongrenin düzenlenmesinde emeği geçenlere bir kez daha tebrik ve teşekkürlerimi ifade ediyorum.”