SİYASET:
Doktorlara sahip çıktı Erdoğan'a saldırdı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gaziantep'te doktor Ersin Arslan'ın 17 yaşındaki bir çocuk tarafından öldürülmesine ilişkin, ''O çocuk dedesinin maaşını alabilseydi cinayet işlenmeyecekti. Bu yapıyı Recep Tayyip Erdoğan tahlil edebiliyor mu?'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Soner Yalçın'ın 'Samizdat'' kitabını okuduğunu, kitabın, aynı zamanda, ''Silivri toplama kampını''nın bir akademiye dönüştüğünü gösterdiğini ifade etti. Kitaptan bazı bölümler okuyan Kılıçdaroğlu, ''(Benim ülkemde, bir gazeteci yazar, hapse atılarak, yayınevine, gazetesine baskı yapılarak sonsuza kadar sessizliğe, unutuluşa mahkum edilmeye çalışılır.

Ama benim ülkemde gerçekler de inatçıdır, mutlaka yazılır) diyor Soner Yalçın. Bu kitabı okuduğunuz zaman Silivri toplama kampının öyküsünü görüyorsunuz. Okuyup da duygulanmamak, üzülmemek, 'bu ülkede ne oluyor?' diye sormamak mümkün değil. Bu kitap, 21. Yüzyılın önemli bir belgesi. Soner Yalçın, hiç üzülme. Ben, 'Yalçın gibi, kaya gibi adam' dediysem bir bildiğim vardır. Sen kaya gibi adamsın, yürekli adamsın'' diye konuştu.

Elektrik ve akaryakıta sık sık zam yapıldığını, üreticilerin, esnafın perişan olduğunu, çalışan esnafın cezalandırıldığını savunan Kılıçdaroğlu, bütün bunları tartışmak istediklerini, ancak ''iftira ve yalanlarla'' engellendiklerini ileri sürdü.

Bir vatandaşın kendisine gönderdiği yazıyı okuyan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

'' Diyor ki 'Ben şoförüm. Üç kişilik aileyiz. Mutfak ve temizlik harcaması 250, ısınma 100, kira 150, tüp 60, elektrik 65, su 22, iletişim 40, ekmek 36, çocukların masrafları 120, giyim 60, ilaç ve hastane 20, pazar 120 lira. Her ay açık veriyorum. 30 yaşındayım.

Ben bu maaşla geçinmeyi başardığım için kendimi tebrik ediyorum.' Biz yurttaşın halinden söz ediyor muyuz? Başbakan, 'Bu vatandaşın durumu nedir?' diye soruyor mu? Sormaz. Çünkü o, köşkünde oturuyor, keyfi yerinde. Dostlarının da keyfi yerinde. Dünyalıkları tamam. Sanki öbür dünyaya mal götüreceklermiş gibi istif ederek gidiyorlar. Peki vatandaşın durum ne? Bunları görmüyorlar.''

''Maaşı alabilseydi cinayet işlenmeyecekti''

Gaziantep'te Doktor Ersin Arslan'ın 17 yaşındaki bir çocuk tarafından öldürüldüğünü anımsatan Kılıçdaroğlu, ''Kim bu çocuk? 84 yaşında dedesi kanserden vefat ediyor. Bunun emekli aylığını çekmek için bankaya gidiyor ama çekemiyor. Bu durumun gerekçesi olarak doktoru öldürüyor. Türkiye bu noktada. Recep Tayyip Erdoğan, bunu duysun. Neden insanlar bu hale geldi? O çocuk dedesinin maaşını alabilseydi cinayet işlenmeyecekti. Bu yapıyı Recep Tayyip Erdoğan tahlil edebiliyor mu? AKP milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum: Böyle bir tabloyu nasıl uygun görüyorsunuz?'' diye konuştu.

Ersin Arslan'ın evli olduğunu, 3 ay sonra da çocuğunun doğacağını anlatan Kılıçdaroğlu, yaşananların bir insanlık dramı olduğunu söyledi.

Sağlık çalışanlarının, Arslan'ın öldürülmesini protesto etmek için demokratik şekilde sokaklara çıktığını, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ı da istifaya çağırdıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan, Katar'da çıkıp konuşma yapıyor. Bunu, utanç verici dönemin, ilkel bir düşüncenin gerçeğini sizin önünüze koymak için söylüyorum. Diyor ki 'Yapılan yürüyüşü kınıyorum.' Bir Başbakan... 'İleri demokrasi' diyordu. Cinayete kurban giden doktor arkadaşlarının haklarını arıyorlar. O acıyı paylaşıyorlar. Sen, o acıyı paylaşanları kınıyorsun. Bunların demokrasi kültürü yok. Vicdan yok'' diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, hangi görüşten olursa olsun, insanların demokratik yollardan hak aramalarına saygı duyduklarını, kendilerinin aleyhine yürüyüş yapılsa bile buna da saygı duyan bir gelenekten geldiklerini kaydetti. Özelikle başbakanların çok dikkatli konuşmaları gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, ''Ama tem tersi, fincancı dükkanına giren fil gibi ortalığı kasıp kavuruyor'' diye konuştu.

''Bağırarak, çağırarak konuşuyorsa bilin ki bir şey var''

''Size altın değerinde bir bilgi vereceğim'' diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Eğer Başbakan herhangi bir konu hakkında bağırarak, çağırarak konuşuyorsa bilin ki orada bir şey var. Ya yolsuzluk ya kanunsuzluk ya da bir yalan var. Kesinlikle bundan emin olun.

Hem çalacaksın hem bağıracaksın. Bağırıyor, çağırıyor... Neden bağırıyorsun, ne var ortada? Bağırıp, çağırmanı gerekçelendiren ne var ortada? Burada, bu kürsüde kaç haftadır, 'Eğitim yasasının içinde 20 milyar dolarlık bir yolsuzluğu koydunuz. Sen 20 milyar dolarlık ihaleleri Kamu İhale Yasası'nın dışına niye çıkardın?' diyorum. Soru mantıklı, anlaşılıyor. Ama cevap yok. Ne yapıyor, bağırıyor, çağırıyor. 'Vay efendim siz Kuran'a karşısınız.' 20 milyar dolarlık hırsızlıkla Kuran'ın ne ilgisi var? 'Siz camilere karşısınız.' 20 milyar dolarlık hırsızlıkla camilerin ne ilgisi var? 'Siz Hazreti Muhammed'e karşısınız?' 20 milyar dolarlık hırsızlıkla Hazreti Muhammed'in ne ilgisi var? Biz hepsine saygı gösteririz. Bu konuda bir tereddütümüz yok. Ama biz hırsızlıkla, yolsuzlukla, Kuran'ı ve Hazreti Muhammed'i bir araya getirmeyiz.

Yolsuzluk yapacaksın, kılıfını hazırlayacaksın ve kanun maddesi düzenleyeceksin. Biz itiraz edeceğiz, sen de Kuran'a sarılacaksın. Senin din, iman edebiyatı yaparak köşeyi nasıl döndüğünü en iyi ben bilirim. Senin kirli çamaşırlarının hepsini dökerim ortaya. İstanbul Belediye Başkanlığı yaptığın dönemde köşeyi nasıl döndüğünü, bütün belgeleri ve raporları ile ortaya koyarım.

Ben SSK Genel Müdürlüğü yaptığım dönemle, onun da İstanbul Belediye Başkanlığı artı Başbakanlık yaptığı dönemle ilgili olarak, yüreği varsa, kendisine güveniyorsa devletin arşivleri elindedir, karşıma çıkar. Çıkar mı? Önce temiz olması lazım bir adamın karşıma çıkması için. ''

''(Onurlu bir Başbakan) diyeceğim''

Kılıçdaroğlu, geçen hafta yaptığı konuşmada, Diyanet İşleri Başkanlığı'na ait İslam Ansiklopedisi'nden, Konya'daki Ulu Cami ile ilgili bir bölüm okuduğunu anımsatarak, şunları söyledi:

''Diyanet İşleri Başkanı'na da bir çağrı yaptım ve 'Onurlu bir din adamı olarak bunları açıklayın' dedim. Söylediği şu Başbakan'ın: 'Siz Diyanet İşleri Başkanı'na hakaret etmişsiniz.' Tipik ahlaksızlık, tipik iftira. Bunu ancak kuldan, Allah'tan korkmayanlar yapar. Benim, 'onurlu bir din adamı' diye söylemem, o makamı şereflendirmek içindir. Ama siz bunu alıyorsunuz, tam tersine kullanıyorsunuz.

Sayın Başbakan, 'Sen Diyanet İşleri Başkanı'nı bırak, ona söylediklerini bana söyle' diyor. Yani, 'Bana söyle ki onurlu bir Başbakan olayım.' Sana söylemem, kusura bakma. Ne zaman söylerim; eğer sen Deniz Feneri hamileri, fitre hırsızları, kurban, zekat hırsızlarının kankası olmaktan vazgeçersen, yalan ve iftira atmaktan vazgeçersen, cami soyguncularından, ihale soyguncularından hesap sorarsan ve o 20 milyar dolarlık hırsızlıktan vazgeçersen, söz veriyorum, Diyanet İşleri Başkanlığı için kullandığım, 'Onurlu bir Başkan' ifadesini, senin için de kullanacağım, 'Onurlu bir Başbakan' diyeceğim.''

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, darbelerle ilgili araştırma komisyonu kurdukları gibi darbe hukukunu ortadan kaldırmak için de komisyon kurulması çağrısında bulunarak, ''Yüreğin, cesaretin varsa, insan haklarını, demokrasiyi savunuyorsan kapımız açıktır. Gelmiyorsan, darbe hukukunun arkasına saklanıyorsan, sen ikiyüzlüsün. İkiyüzlülüğünü de senin tescil ettireceğim'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM grup toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine yönelik sözlerine yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, yaşamı boyunca hiç kimsenin önünde diz çökmediğini ifade ederek, SKK Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde, iki bakan hariç bütün bakanlarla kavga ettiğini çünkü, diz çökmediğini, doğru bildiğini yaptığını söyledi.

''Ama ben senin kimin önünde diz çöktüğünü çok iyi biliyorum'' diyen Kılıçdaroğlu, bir gazetede yer alan Erdoğan'ın, Hikmetyar'la çekilmiş fotoğrafını gösterdi.

Kılıçdaroğlu, iki fotoğraf daha göstererek, Süleymaniye Camii ile Hacıbayram Camisi'nin onarımlarından sonraki açılışlarda Diyanet İşleri Başkanı'nın karede zor göründüğünü söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, ''Ağzınla kuş tutsan, bu yolsuzlukların devam ettiği sürece sana onurlu bir Başbakan demeyeceğim. Sen git Hikmetyar'ın dizinin dibinde çök, sen hala o çöktüğün noktadasın. Seni o noktaya mahkum ettim, o noktadan çıkamazsın. Çünkü senin kafanda demokrasi, çağdaş düşünce yok. Sen o karanlığa mahkumsun. Türkiye'yi bu hale getirmen, senin o diz çökmen yüzünden oldu'' dedi.

''Bunlarda vefa yoktur''

Erdoğan'ın, İran'da bir gün süreyle nasıl istiskal edildiğine değinmediğini belirten Kılıçdaroğlu, ''Bir gün süreyle ABD kuryeliğini yaptın, seni beklettiler, hala 'Kimsenin önünde diz çökmem' diyorsun. Diz çökmeyi bırak, sen onun bile ilerisine geçtin'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, ''ölülerle savaşmayı bilen birisi'' olduğunu ileri sürerek, inançlarına göre ölenlerin hayırla yad edilmesi gerektiğini anlattı. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Senin ustan olan Erbakan'ı hançerledin dedik. Bunlarda kadirşinaslık, vefa yoktur. En yakınlarını, kendi çıkarları için arkadan hançerleyebilirler. Çünkü bunların kültürü bu. Kalkıyorsun İsmet İnönü, Atatürk'ten söz edip, dönemlerini eleştiriyorsun. O insanlar bu ülkeyi kurmak için savaştılar, sen doğ, baban ölmesin diye uğraştılar. Bu ülkeyi savaşa sokmadılar.

Onların içinde bulunduğu koşulları bilmiyor musun? Savaş onların kitabında yazılı değil. Mustafa Kemal, 'zorunlu olmadıkça savaş cinayettir' diyor. Dönüp kendine bak, memleketi nasıl savaşa sokacağım diye çaba harcıyorsun. Neden; birileri savaşı sana ihale ediyor. Bırak sen diz çökmeyi, sen parmakla çağrılan adam oldun.''

Fıkra anlattı

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, ''28 Şubatçılar seni tayin ettiler'' dediğini ifade ederek, ''28 Şubatçılar beni fişlemişler; doğru. Beni fişleyen, onları yazan adam beni nasıl göreve iade eder. Bu çelişkiyi bile kafalarında göremiyor, test edemiyorlar. Bu kadar yalan nasıl olur?'' diye sordu.

Konuşmasında bir fıkra da anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini, ''Adamın biri öbür dünyaya gider, karşısına melek çıkar. Meleğe, buradaki bir sürü saatin ne olduğunu sorar. Yalan söylenildiğinde akreple yelkovanın oynadığı cevabını alır. Atatürk'ün saatinin hiç oynamadığını gören adam diğer liderlerin ve Erdoğan'ın saatinin nerede olduğunu sorar.

Melek, 'Onun saatini cehennemde zebaniler vantilatör olarak kullanıyor' yanıtını alır. Sabah akşam, akla hayala gelmedik bu kadar yalan, iftira atan hiçbir örnek görmedim. 60 yaşını geçtim bu kadar kısa sürede yalan söyleyen, istismar eden bir lider, bir adam görmedim'' diye sürdürdü.

''Aziz Nesin'in yaşamasını isterdim''

Kılıçdaroğlu, YGS'de sıfır alanların sayısının 2010'a göre yüzde 258,8 arttığını dile getirerek, bu tabloya üzüldüklerini anlattı. Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan, Milli Eğitim Bakanı üzülür mü; onların derdi öğrenciler sıfır alıp almamış değil, derdi eğitim yasası içine koyduklar 20 milyar dolar. O parayı nasıl götürürüz. Ona izin vermeyeceğim Erdoğan'' diye konuştu.

Hükümetin kendi içinde tutarlı olmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Aziz Nesil'in yaşamasını isterdim, yeni kim bilir ne kitaplar yazacaktı. Mizah yazarlarına sesleniyorum, not edin, yazın, çocuklarımız öğrensin'' dedi.

CHP grup toplantısını izleyen bir grup çocuğa da Kılıçdaroğlu, ''Onlar size Mustafa Kemal'i unutturmak, kin tohumları ekmek istiyorlar. Sakın ola kindar olmayın, yüreğinizde Yunus'un, Mevlana'nın, Hacı Bektaş'ın sevgisi olsun'' diye seslendi.

''Darbe hukukunun arkasına saklanıp''

Kılıçdaroğlu, Meclis'in duvarında ''Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' yazdığına işaret ederek, egemenliğin kayıtsız şartsız millete nasıl yansıyacağının temel sorun olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, yargı, parlamento bağımsız değilse, yürütme organı parlamento üzerinde baskı kurmaya çalışıyorsa, medya özgür değilse, ''Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'' sözünün havada kalacağını söyledi.

Kemal Kılıçdaroğlu, yargının, AK Parti'nin, ''yan kuruluşu haline getirildiğini, parlamentonun, Erdoğan'ın iki dudağına baktığını, bu tabloda parlamentonun sağlıklı çalışamayacağını'' iddia etti.

''Darbe temizliği için darbecilerin yaptığı yasaları kaldıralım'' çağrısında bulunduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, Başbakan'dan da ''Darbelerden muzdarip olduk, 12 Eylül darbelerinin getirdiği hukuku demokratik şekilde beraber değiştirelim'' demesini beklediğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, ancak Erdoğan'ın çağrısına bir yanıt vermediğini ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

''Hani sen darbelere, darbelerin getirdiği hukuka karşıydın. Şimdi darbe hukukun arkasına saklanıp, darbe edebiyatı yapıyorsun. Sen bırak o safsataları.

Sen adam gibi darbe hukukunu sonlandırmak istiyor musun, istemiyor musun? İstiyorsan elini uzat, gel kaldıralım. Ama istemiyorsan darbeden bahsetme. Sen zaten sivil darbe yapıyorsun, vesayeti getirdin.

Bizim teklifler, basın toplantısı yaptığım gün verilen teklifler değil, parlamento açıldığından beri CHP milletvekillerinin verdiği tekliflerdir. Darbe hukukun getirdiği demokrasiye aykırı kurallar varsa, gelin hepsini değiştirelim. Kapımız açık.

Kanun tekliflerimiz eksik olabilir, yetersiz de bulabilirsiniz. Nasıl darbelerle ilgili araştırma komisyonu kuruyorsak, gelin darbe hukukunu ortadan kaldırmak için de komisyon kuralım.

Yüreğin, cesaretin varsa, insan haklarını, demokrasiyi savunuyorsan kapımız açıktır. Gelmiyorsan, darbe hukukunun arkasına saklanıyorsan, kimse kusura bakmasın, sen ikiyüzlüsün. İkiyüzlülüğünü de senin tescil ettireceğim.''

Haber Kaynağı : Haber7.com

Anahtar Kelimeler
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner104

Fatih Mehmet Maçoğlu: ''Birlikte...
Türkiye Komünist Partisi Kadıköy Belediye Başkan adayı Fatih Mehmet Maçoğlu X hesabından yaptığı paylaşımla...

Haberi Oku