Gençlerin içinde bulunduğu durumu “Bugün, gençsen, paranın saltanatında meteliğe kurşun atıyorsun.
Her alanda yarışa zorlanıp, her yarışa birkaç adım geride başlıyorsun.
Türkiye’de öğrenciler belki de tarihin gördüğü en çetin kuşatmayı yaşıyor. Bu kuşatmayı yarmanın seçimle oyla mümkün olamayacağı ortada. Öyleyse 1 oyun 1 oydan fazla değer taşıması, seçimde verilecek oyun seçimin ötesinde bir anlamı olması gerekiyor.
Ve belki daha da önemlisi, özellikle gençlerin asla ama asla, hiçbir dönemde ülkelerinin geleceğini sandıklardan çıkan oylara bağlı görmemeleri, sandıkla umutsuzluğa düşüp yine ancak sandıklara umut bağlama işini terk etmesi gerekiyor.” diyerek özetledi.
Geçmişte yaşanan siyasi gelişmelere de değinen Önoğlu “Bu ülkede gezi direnişi oldu, ardından halk sahipsiz bırakıldı, iktidar geziyi sindirdi, muhalefet oradaki öfkeyi ne yaptı etti sandığa sıkıştırdı. Öyle görkemli bir halk hareketine Ekmeleddin’le ihanet ve hakaret ettiler. O süreç sonlandı, hayal kırıklığı oldu ve bi sallandık, işte orada gitmeye karar verenler oldu, gittiler…
Sonra 2015’i yaşadık. Büyük kentlerimizde insanlarımız korku ve dehşete itildiler. Patlayan bombalarla, gerçekleşen katliamlarla ülkenin siyasal denklemi biçimlendirildi adeta. Ve insanlarımız bir kez daha umutsuzluğa itildi. Yine sallandık, yine gitmeye karar verenler oldu, gittiler…
2016’da iktidarı oluşturan koalisyon belki de en sert şekilde birbirine girdi. AKP Fethullahçılara dönük operasyonunu bütün toplumsal muhalefeti sindirmek üzere genişletti. Pek çok solcu ilerici insan hukuksuzca tasfiye edildi, üniversiteler kıyıma uğratıldı, adalete güven sıfırlandı. Yani bir daha sallandı Türkiye, insanlar yine umutsuzluğa sürüklendi, gideceğiz dediler, gittiler.
Sonrasında Rahip Brunson krizi, döviz şoku, başkanlık sistemi derken her biri başka insanların aklına gitmeyi sokan pek çok olay daha yaşadık.
Ve sonunda iş döndü dolaştı geçen genel seçimlere geldi değil mi?”
Yaşanan her seçimde yaratılan “bu seçim son seçim” algısının yarattığı tahrifattan söz eden Önoğlu:
“Dünyanın sonu o seçimdi. Değil mi? Hatırlayın, çevrenizi de hatırlayın, psikolojiyi hatırlayın. Varlık yokluk seçimi güya o seçimdi değil mi? O da salladı Türkiye’yi ve o gün de gitmeye karar verenler oldu kimisi gitti kimisi de şu anda dahi gitme planı yapıyor. Ama gerekçe o seçimdi.
Şimdi arkadaşlar sağduyulu bir şekilde değerlendirin. Bu seçimin ne anlamı var? 20 yıldır zübüklere karşı bizi oyalamaktan başka hiçbir işe yaramamış muhalif zübüklerin yalanlarına kanıp bu seçime de dünyanın sonu muamelesi yapmanın bir alemi var mı?
Dünyanın sonu değil, giden gitti, kalanlar kaldı işte. Biz bizeyiz. Ve değiştirmemiz lazım.
Öğrencilerin okurken çalışmak zorunda oluşunu, tarikat cemaat yurtlarına itilişini, erken yaşta maruz kalınan emek sömürüsünü, devamlı zehirlenme vakaları ile anılan yemekhaneleri, yetmeyen yurt kontenjanlarını, liselerde din istismarını, sınav stresini, eğitimde özelleştirmeleri, fırsat eşitsizliklerini hiç anlatmayacağım. En azından bu podcastte. Bunları biliyoruz.”
Bu ülke satılık değil
Yalnız değiliz diyen Önoğlu “Diyoruz ki. Gitme kardeşim. Kaçış psikolojisine teslim olma.
Bu ülke satılık değil!
Başka bir ülkemiz olmadığına göre de bir araya gelmekten, omuz omuza verip bu ülkeyi, bu düzeni değiştirmekten başka çaremiz yok.
Zor olacak, bu ülkeyi sömürücülerden, yobazlardan, emperyalizmin işbirlikçilerinden temizlemek kolay değil.
Ama biz de yalnız değiliz ve böyle çetin bir döneme güçlü bir komünist parti ile girebiliriz.
Türkiye'de 1 milyon 32 bin 610 genç kardeşim ilk kez oy verecekmiş.
İşte onlara 1 oyun 1 oydan daha değerli olduğu bir seçenek.” dedi.